Kırmızı Pelerinli Kent (Aslı Erdoğan)
Posted by sinaniy 10 Aralık 2022
İstanbul 3. Grup Haziran 2023
İstanbul 1. Grup Nisan 2017
İstanbul 5. Grup Haziran 2016
Dünya okurlarınca “geleceğe kalacak elli yazar” arasında sayılan Aslı Erdoğan’ın Türkiye’de olduğu kadar Avrupa’da da ses getirmiş kitabı: Kırmızı Pelerinli Kent. Bir kentin karanlık sokaklarında, kuytu köşelerinde kendi izini süren bir yalnızlık öyküsü.
“Az sonra Rio sokaklarına çıkacaksınız. Korkunçluğunu her an duyuran bir varlığın ok menzilinde bir yolculuk olacak bu, ölümün kötü kokulu soluğu sürekli yüzünüzde; karanlık ve sapkınlık bir bakış hep sırtınızda.”
“Hayata kafa tutan kız çocuğu ‘dünyanın en tehlikeli’ kentini seçerken insanoğlunun karanlıklarına bakmak istemişti yalnızca. Güvenli bir uzaklıktan bakmak… Oysa yüzünü döndüğü cehennemde saçları alev alev tutuştu.”
Nurettin ŞENOL said
KIRMIZI PELERİNLİ KENT (Rio de Janeiro )
Aslı ERDOĞAN
* Bu romanında yazar, çarpıcı betimlemeleri, şiirsel anlatımı ile bize Brezilya’nın dünyaca ünlü Karnaval kenti Rio de Janeiro kentini tanıttı.
* Dünya bu kenti, ana caddesinden pırıl pırıl süslü, dans okullarında özel olarak yetiştirilmiş, ideal ölçülerdeki melez dansçılarının geçit yapması, havai fişekleri ile tanır.
* Bu, kentin güzel ve çekici yüzüdür. Yazarımız bu kentin karanlık, kirli ve vahşi yüzünü bu kitabıyla tanıtmış oldu.
* Rio’lulara göre “dünyanın en güzel” yeri, yazara göre ise “en tehlikeli kenti”.
* Hani sarayların, köşklerin, şatoların; altın yaldızlı, pırıl pırıl ışıklı, gösterişli dış görünüşü ve salonları vardır. Ancak, bir de kapalı kapıların arkasında, mahzenlerde yaşanan vahşet ve pislikleri olduğu gibi; Rio da pırıltılı görüntüsünün arkasında yaşanan akıl almaz vahşeti, ilkelliği, yoksulluğu, açlığı bu romandan öğrenmiş olduk.
* Romanda üst kurmaca yöntemi görüyoruz. Kimi zaman anlatıcı birinci kişi olarak kendisi iken; kimi zaman üçüncü kişiyi anlatılıyor. Şiirsel, özgün, farklı, sanatsal bir anlatım var. Varoluşçu bakış açısı ile felsefe ve deneme içeriyor.
* Yazar; Brezilya’daki bütün serüvenlerin sonunun kanlı olduğunu bu vahşi toprakların 16. yüzyıldan bu yana her gezgini, ipini koparmışı, altın avcısını, çılgın yürekliyi alt ettiğini anımsatıyor.
Rio’nun AIDS ve suç rekorlarını unutmayın, tek başınıza dolaşmayın; saat ve altın gibi takı takmayın önerilerinde bulunuyor.
* Nüfusunun üçte birinin açlık sınırında yaşadığı, diz boyu suça batmış, ucuz melez eti, kokain ve silah ticaretiyle palazlanan bir kent Rio.
Toplu kıyımların, uluorta infazların, menenjit ve AIDS salgınlarının, bahçesinde sokak çocuklarının kurşuna dizildiği Katedralin, kumsallarında Uzi’li çetelerin öldürdükleri insanların çetelesini tutacak kadar aritmetik bilmeyen hukukçuların mekanı Rio.
Hiç bir zaman ele geçmeyen, delifişek, cilveli, düzenbaz Rio…
* Hayata kafa tutan kız çocuğu ÖZGÜR, “dünyanın en tehlikeli” kentini seçerken, insanoğlunun karanlıklarına bakmak istemişti sanırım.
* Özgür, betimlenen bu kentte iki yıl yaşamış. Bence anlatılanlara bakılırsa dayanılmaz, uzun bir süre bu. Birçok alışkanlıklarının özlemini çekmiş, birçok tehlikeler atlatmış kıl payı.
* Özgür, bu masal kentte istediği her türlü serüveni yaşamış. Otobüslerde sigara içmiş, istediği her erkekle sevişmiş… Ölümün kokusunu duymuş, ölümün eşiğinden dönmüş.
Şimdi de romanda İLGİNÇ VE ÇARPICI BULDUĞUM ÇIKARIMLARIMI SUNMAK İSTİYORUM :
1) Öz oğlunu çarmıhta terk eden ve tüfeği keşfetmiş TANRI, Afrikalı EROS’u yenememiş, onu satışa çıkarmış, kirletmiş, suça dönüştürmüş, Candomlé ritimleri, ilahilerle, ağıtlarla, kamçı sesleriyle iç içe geçmiş. (44)
2) Cinselliğin baharında soluk alıp verebilen bir kent Rio… Hep çırılçıplak ama hep maskeli… Hep doygun ama hep aç…
3) Yalnızca tek bir şey için güvenli suları terkeder, kendi köklerimizi keseriz. Adem’in uğruna ölümsüzlüğü teptiği tek şey adına : BİLİNMEYEN.
4) Uygarlığın odak noktasından uzaklardaki bu gözden çıkarılmış kıtaya hangi rüzgar, hangi dip akıntı atmıştır bu insanları ? Nazi eskileri, kanun kaçakları, uluslararası teröristler, çaptan düşmüş diktatörler, denizciler, özgürlük hayaletinin peşinde okyanusları aşanlar; ıssız, engebeli patikaları, arka sokakları, belleğin varoşlarını sevenler… Karanlık kulisleri, ışıltılı sahneye yeğleyenler… Limansız yolcular…
5) Özgür çalışıyor (ders veriyor ), ancak ücretini alamıyor. Açlık ve parasızlık çekiyor.
Kangrenli yaralar, silah sesleri ve cinsellik… İnsanlıktan çıkıyor muyum? Yoksa insan olmak bu mudur? diye soruyor kendine.
Sonunda, çevresini kuşatan boşluğa anlam katabilecek tek kişinin kendisi olduğunu anladı. Başka hiç kimse onun adına yaşamın şifrelerini çözemez, asma kilitlerini açamazdı.
Uzaklara gitme, gerçeklik senin içindedir. Yeniden doğmadan önce cehennemi aşmak gerekiyordu belki. Tehlikeli, cehennemsi, hüzünlü tropikleri…
Yazmaya başladı ve “Kırmızı Pelerinli Kent” doğdu.
RİO’NUN MELEZ KADINLARI
* Yeryüzünde melez kadınlara ait bir metropol varsa eğer, bu yalnızca Rio de Janeiro olabilir.
O müthiş iktidarlarının, bir kır çiçeği kadar kısa ömürlü iktidarlarının zevkiyle yarı sarhoş, cennetten daha değerli yasak meyveler vaat ederler.
Çetin cevizdir Rio’nun melez kadınları.
Yatağa atmak istedikleri erkekleri baştan aşağı süzmekten, mavi mavi, çipil çipil bakan turistleri elle taciz etmekten, sokağın ortasında işemekten çekinmezler.
Bağıra çağıra konuşur; saç saça, baş başa kavgaya tutuşur; polislere, otobüs şoförlerine, patronlarına, kocalarına kafa tutarlar. Belki bu yüzden, şiddet ve AIDS kurbanları sıralamasında dünya birinciliğini kimselere kaptırmazlar.
Tek odada üç kuşak büyüdüklerinden, cinsellikleri utanma sıkılma tanımaz. Daha on beşini çıkarmadan, aşk gecesi yadigârı bir bebekle kalakaldıklarında, ne kin tutarlar, ne de yas. Her yeni düş kırıklığında, her yüzüstü bırakılışta, her çocukta kadınlıkları daha bir pekişir sanki. Kadından başka bir şey olmalarına izin verilmeyen bu kentte, onlar da sonuna dek kadın olmuşlardır… SALT KADIN …