Ekin Yazın Dostları

Kitap Okurlarının Buluşma Noktası

Archive for 15 Tem 2022

Babil Yaratılış Destanı

Posted by sinaniy 15 Temmuz 2022

Mitoloji Öbeği Ağustos 2022

Evrenin, dünyanın, kozmik bölgelerin ve insanın yaratılışı, ardından da tüm bunları yaratan Bâbil tanrısı Marduk’un diğer tanrılar tarafından zikredilişini içeren bu destan, Gılgamış Destanı ve Bâbil Hemeroloji Serisi’nden sonra en iyi bilinen Mezopotamya eserleri arasında yer alır. Bu destan okullarda, tapınaklarda, yılın belli günlerinde belli ayinlerde okutulan kutsal bir kitap, edebi bir yapıt aynı zamanda da bir kültür hazinesi olarak Bâbil’de, Bâbil Devleti’nin Tanrı Marduk’u temel alan dini, kültürel ve siyasi mirası sayesinde de tüm Mezopotamya’da büyük saygı görmüştür. Bâbilceden Türkçeye ilk kez çevrilen Bâbil Yaratılış Destanı Hasan Âli Yücel Klasikler Dizisi’nde.

Posted in Mitoloji Okurları | Leave a Comment »

Gılgamış Destanı

Posted by sinaniy 15 Temmuz 2022

Mitoloji Okurları Temmuz 2022

Yaşam sevgisi, yiğitlik, aşk gibi konuların işlendiği bu destan, diğer destanlar gibi insanoğlunun ölümsüzlük arayışının kanıtlarından biridir. Sait Maden’in Batı kaynaklarından çevirdiği Gılgamış Destanı’nın, Yunan destanı İlyada’dan, Hint destanı Mahabharata’dan beş bin yıl öncesinde yazıya geçirildiği tahmin edilmektedir. Gılgamış Destanı, insanoğlunun ilk yazınsal ürünü, ilk başyapıtıdır.

Posted in Mitoloji Okurları | Leave a Comment »

Başka Olur Ağaların Düğünü (Kemal Bilbaşar)

Posted by sinaniy 15 Temmuz 2022

İstanbul 7. Grup Ağustos 2022

Bütün gece Murat’ın gözüne uyku girmedi. Yatağına uzanmış, pencereden aya bakarak bin bir şey düşündü. Namusunu hiçe sayan on beş yaşında bir kıza karşı ödevini yapmış dürüst bir insanın yürek rahatlığı yoktu içinde; tersine, kendini suçlu, duygusuz, alçak bir insan görüyordu. Kollarında sıktığı genç kızın kadınca, aşk dolu kokusunu, yalvarışlarını, gözyaşlarını bir türlü uzaklaştıramıyordu kendinden. Güllü’ye hak veriyordu. Tıbbiyenin nemli, ölüm sinmiş mahzenlerinde birçok insanca yetkinliklerini yitirmiş olmalıydı… Damarlarında gençlik kanı dolaşan hangi erkek Menekşe’ye karşı kendisi kadar duygusuz kalabilirdi? Gençlik aklın, mantığın yüksek duvarlarına tırmanıp aşan bir duygu coşkunluğu demekti. Menekşe yaşının hakkını vermişti. Erkek kadar yürekli, kanının, kalbinin çağırışlarını duymuş, gururunu çiğnemiş, sevdiği adama kendini vermeye gelmişti… Oysa kendisi korkak, hilekâr, kaypak, onu reddetmişti. Genç, güzel, yüreği ılık ılık sevgi dolu kıza sahip çıkmaya cesaret edemediği için anasının hakları arkasına, toplum kanunlarına saygıya, Osman Ağa’nın yergilerine sığınmıştı.

Başka Olur Ağaların Düğünü’nde Kemal Bilbaşar, inançlar, gelenekler, töreler, hayat görüşleri, çatışan çıkarlar, nedenler/sonuçlar arasında gelişen olayları gelenekçi bir anlayışla, yerli renklerle bezenmiş betimlemelerle ortaya koyuyor; kasaba ve köy yaşayışını folklordan da yararlanarak masalsı bir dille anlatıyor.

Posted in Haberler | Leave a Comment »

Kızıl Orkestra (Gilles Perrault)

Posted by sinaniy 15 Temmuz 2022

Sanal Öbek Temmuz 2022

Kızıl Orkestra, 1930’lu yıllarda yaklaşan faşizm tehlikesine karşı başta Almanya, Fransa olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde her meslek ve sınıftan insanı örgütleyerek adeta İkinci Dünya Savaşı’nı beklemeye başlayan devrimci bir örgüttür. Savaşın başlamasıyla birlikte, hazırladıkları verici istasyonlarını harekete geçirip, müthiş bir haber alma ve ulaştırma şebekesi kurdular. Almanların dinleme istasyonlarını atlatarak, çözülmez şifrelerle Gestapo’yu şaşkına uğrattırlar.Alman gizli servislerinin jargonunda bir şebekenin patronuna orkestra şefi denir. Çalgıcıların müziğini düzenler, yönetir. Aralarında önemlilik açısından birincilik piyanistindir. Bu da anlaşılacağı gibi ”Müzik Kutusu” denen vericisini piyano çalarcasına kullanan telsizcidir. Bu nedenle devrimci militanların oluşturduğu bu örgüte Naziler Kızıl Orkestra adını takmışlardı.Savaş boyunca iyi iş yapan ithalat – ihracat şirketi görünümü altında, Nazi yönetiminin en üst organlarına ve Hitler’in karargâhına kadar sızmış, elde ettiği bilgilerle, Alman karşı casusluk şefi Amiral Canaris’in deyişiyle, ”İki yüz bin Alman askerinin canına mal olmuştur. ”Bu kitap casusluk tarihinin en başarılı örgütlerinden birinin, belki de birincisinin belgelere dayalı gerçek öyküsüdür. Kadın, erkek birçok militanı kurşuna dizilen bu örgütün başında efsanevi bir militan, ”Büyük Şef” diye çağrılan Leopold Trepper vardı. ‘Orkestra’sını akıl almaz bir irade gücü, zeka, kurnazlık ve ustalıkla yönetmiş, inanılmaz eylemleriyle bugün bile tartışılan bir ad olmuştur. Öyle ki, yazar G. Perrault, savaştan yirmi yıl sonra geriye kalan militan ve hasımları üç yıllık bir iz sürme ile çeşitli ülkelerde bulup konuşmuş ve kitabın ilk baskısı 1967’de yayımlanmıştır.Kitap büyük yankı uyandırmış, tartışmalar, yeni belgeler ve tanıklıklarla 1989’da genişletilmiş yeni basımı yapılmıştır.

Posted in Sanal Öbek | Leave a Comment »

Yaşamak (Yu Hua)

Posted by sinaniy 15 Temmuz 2022

İstanbul 2. Grup Eylül 2022

Yazarının henüz ikinci romanı olmasına rağmen dünya çapında büyük bir kitleye ulaşan Yaşamak, Çin’in yakın geçmişindeki zorlu yaşam koşullarını tüm gerçekliğiyle ele alıyor. Yu Hua tarafından 1993 yılında kaleme alınan yapıt, Türk okurlarıyla buluştuğu 2016 yılından itibaren ülkemizde de büyük bir beğeni topluyor. Çevirmen Bahar Kılıç tarafından orijinal dilinden çevrilen eser, Yu Hua’nın sade ve akıcı anlatımının gücünü aslından ödün vermeden etkileyici bir şekilde yansıtıyor.

Konusu itibarıyla dönem hükümeti tarafından Çin’de yasaklanan Yaşamak, dünya çapında gördüğü ilgiden dolayı şimdiden modern klasikler arasında değerlendiriliyor. Romanın içten dili ve sıradan insanı kadrajına alan öyküsü, okurlarına kitaptan öte bir yaşanmışlık vadediyor. Yaşamak, başkahramanı Fugui’nin dokunaklı ve bir o kadar da merak uyandırıcı yaşam öyküsüne tanıklık etmeniz için sizi de sayfalarını aralamaya çağırıyor.

Kiminin Devrimi, Kiminin Felaketi

Yaşamak, Çin’de 1966-76 yılları arasında süren Kültür Devrimi’nin getirdiği toplumsal değişimleri konu ediniyor. Kitapta okurları diyalog halindeki iki farklı anlatıcı karşılıyor. Farklı köy ve kasabaları dolaşarak insanlarla sohbet eden asıl anlatıcı, günün birinde Fugui adındaki yaşlı bir köylüye rastlıyor. Ve güç bela tarlasını sürmeye çalışan bu ihtiyarın hikayesini dinlemek için onun yanına gidiyor.

Kültür Devrimi’nden önceki hayatında uçarı ve savurgan bir genç olduğunu söyleyen Fugui, yaşamının nasıl ters yüz olduğunu anlatmaya başlıyor. Babasının kendisine bıraktığı mirası kısa sürede hiç eden genç adam, ardından tüm yakınlarını sırasıyla kaybettiği sefil ve acı dolu yaşam öyküsünü aktarıyor. Ancak tüm bunlara rağmen, hayatın ona öğrettikleriyle bambaşka bir insana dönüştüğünü de ispatlıyor. Fugui’nin acılarla yoğrulan yaşamı ve şahit olduğu toplumsal değişimleri okuduğunuzda, ufkunuzdaki değişimi siz de fark edeceksiniz.

Posted in İstanbul 2. Grup | Leave a Comment »